Arama:
Hamiline yazılı hisse senetlerinde MKK Bildirimi için son günler

Dr. Soner ALTAŞ

Dünya Gazetesi, 23 Ekim 2021

2020 yılı sonunda kabul edilen 7262 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 486. maddesinin ikinci fıkrasına “Hamiline yazılı pay sahipleri ile sahip oldukları paya ilişkin bilgiler, senetler pay sahiplerine dağıtılmadan önce Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirilir.” hükmü eklenmiştir. Böylece, 1 Nisan 2021 tarihinden itibaren, hamiline yazılı hisse senetleri ile sahiplerine ilişkin bilgilerin, Merkezi Kayıt Kuruluşu’na (MKK) bildirimi zorunlu hale getirilmiştir. MKK Bildirimi ile kastedilen, aslında MKK bünyesinde oluşturulan Hamiline Pay Kayıt Sistemi’ne (HPKS) elektronik ortam üzerinden hamiline yazılı hisse senetleri ile bunların sahiplerinin kaydedilmesidir. 1 Nisan 2021 tarihinden sonra bastırılacak olan hamiline yazılı hisse senetleri için getirilen bu emredici kurala uymayıp MKK bildiriminde bulunmayanlara 20 bin Türk Lirası idari para cezası uygulanması öngörülmektedir. Daha fazlasını oku

OSB’de parsel birim fiyatı nasıl belirlenir? Alt ve üst sınırı nedir?

Dr. Soner ALTAŞ

Sanayi Gazetesi, 3 Kasım 2021

Organize sanayi bölgelerinde sıklıkla uyuşmazlıklara ve şikayetlere konu olan hususların başında arsa satışları ile parsel birim fiyatları gelmektedir. 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu (OSBK)’nun 15’inci maddesi uyarınca; arsa satışları müteşebbis heyetin belirleyeceği prensipler içerisinde yönetim kurulunun yetki ve sorumluluğu ile gerçekleştirilir. Maddenin ikinci fıkrasında ise parsel birim maliyeti ile fiyatının nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Fıkraya göre; OSB tarafından katılımcılardan talep edilecek parsel birim fiyatı, parsel birim maliyetinin % 25 fazlasını geçmeyecek şekilde belirlenmelidir. Bu oranın üzerinde birim fiyat belirlenmesi yasaya aykırılık teşkil eder. Parsel birim maliyeti ise; altyapısı tamamlanmış ve işletmeye geçmiş OSB’nin muhasebe kayıtlarındaki kamulaştırma, altyapı inşaatı, arıtma tesisi maliyeti, genel idare giderleri ve yatırım ile ilgili cari giderlerden oluşan toplam yatırım tutarının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı ile güncellenerek toplam sanayi alanına bölünmesiyle hesaplanır. Daha fazlasını oku

Ticari işlerde temerrüt faizi

Dr. Soner ALTAŞ

Dünya Gazetesi, 6 Kasım 2021

Ülkemizde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun yürürlüğe girene kadar, Osmanlı döneminden kalan Murabaha Nizamnamesi önemli bir rol oynamış, adi işlerde bu Nizamname hükümleri, ticari işlemlerde ise mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmıştır. Faiz hususu, aynı zamanda Türk Borçlar Kanunu’nda da düzenlenmiştir. Diğer yandan, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirlenebilmesi ilkesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da aynen muhafaza edilmiş, ayrıca yeni yasada ticari işletmeler arasında yapılan mal ve hizmet tedariki sözleşmelerinde temerrüde ve temerrüt faizine ilişkin özel düzenlemelere yer verilmiştir. Daha fazlasını oku

OSB defterlerine ilişkin cezalarda ne yapılmalıdır?

Dr. Soner ALTAŞ

Sanayi Gazetesi, 21 Ekim 2021

Organize Sanayi Bölgeleri tarafından fiziki veya elektronik ortamda tutulacak defterler ile bu defterlerin onaylanmasının, kayıt zamanının, onaylarının yenilenmesinin usul ve esasları, Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü tarafından Organize Sanayi Bölgelerinin Ve Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşunun Defterlerine İlişkin Genelge ile düzenlenmiştir. Organize Sanayi Bölgeleri denetimleri kapsamında OSB defterlerine ilişkin aykırılıkların tespiti halinde adli ve idari cezaların tespitine, raporlanmasına ve yetkili mercilere bildirilmesine dair usul ve esaslar ise, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından Organize Sanayi Bölgelerince Tutulması, Saklanması ve Yetkililerce Talebi Halinde İbrazı Zorunlu Defterlere İlişkin Denetimlerde Suç ve Kabahatlerin Tespiti, Raporlanması ve Yetkili Mercilere İletilmesi Hakkında Genelge ile açıklığa kavuşturulmuştur. Anılan Genelgeler, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın şeffaflık ve rehberlik ilkeleri gereğince OSBÜK aracılığı ile bütün OSB’ler ile de paylaşılmıştır. Böylece, OSB’ler yasal düzenlemeden ve olası sonuçlarından bilgilendirilmiştir.

Her iki Genelgede de belirtildiği üzere;

  • Müteşebbis heyet aşamasında olan OSB’ler, yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, yönetim kurulu karar defteri, müteşebbis heyet toplantı ve müzakere defteri;
  • Müteşebbis heyetin görevinin sona erdiği genel kurula geçen OSB, yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmakla yükümlüdürler. 

OSB’lerin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı müfettişlerince yapılan denetimleri kapsamında, (müteşebbis heyet toplantı ve müzakere defteri hariç olmak üzere) yukarıda sayılan defterlerden herhangi birinin, birkaçının veya tamamının;

  • Hiç tutulmamış olması veya saklanmaması ya da herhangi bir kayıt içermemesi hallerinde, adli para cezası;
  • Kasıtlı olarak gerçeğe aykırı kayıtlar ile tutulması halinde hapis cezası;
  • Açılış ile kapanış onaylarının hiç veya zamanında yaptırılmamış olması hallerinde ise idari para cezası uygulanmaktadır.

Adli para cezasının alt sınırı 6.000 TL, üst sınırı da 73.000 TL’dir. İdari para cezasının 2021 yılı için uygulanacak olan tutarı ise tek bir kabahat için 10.242 TL’dir. Tekerrür ve içtima halinde bu idari para cezası üçe katlanmakta, yani 30.756 Türk Lirasını bulmaktadır. Bu duruma örnek olarak, OSB tarafından aynı yıl içerisinde birden fazla defterin açılış ve/veya kapanış onayının veya farklı yıllara ait defterler için söz konusu onayların yaptırılmaması yahut yasal süresinden sonra yaptırılması ya da defterlerin birden fazla yılda yasaya uygun tutulmaması gösterilebilir.

İdari para cezası OSB tüzel kişiliğine; adli para cezası OSB defterlerini tutmakla yükümlü organ üyelerine; hapis cezası ise defterlere gerçeğe aykırı kayıt yapanlara uygulanır. İdari para cezasının tatbiki için İnceleme Raporu; adlî para cezası ile hapis cezası içinse suç duyurusu raporları düzenlenir. Daha doğrusu, defterlere ilişkin kabahatler İnceleme Raporuna, suçlar ise Suç Duyurusu Raporuna konu edilir.

  • Peki, konu OSB ve yöneticileri açısından bu aşamaya geldiğinde ne yapmalıdır? Tavsiyelerimiz şunlardır:* Eğer OSB tüzel kişiliğine idari para cezası uygulanmışsa, kanun yoluna başvurmadan önce peşin ödeme (ceza tutarının dörtte üçünü ödeme) imkanından faydalanılabilir. Örneğin, OSB’ye aynı defterin açılış ve kapanış onaylarını yaptırmamaktan dolayı 30.756 TL idari para cezası uygulanmışsa, OSB peşin ödeme imkanından faydalanarak 23.067 TL öder, böylece cezanın 7.689 TL’sından kurtulmuş olur. Ayrıca, peşin ödeme, OSB’nin idari para cezası karara karşı kanun yoluna başvurma hakkını da etkilemez. OSB, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27’nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, idari para cezasına karşı, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilir.
  • Eğer adlî para cezası uygulanmışsa, OSB yönetim kurulu üyeleri, Cumhuriyet Savcılığınca yapılacak tebliğden itibaren 10 günü için, adlî para cezasının alt sınırı olan 6.000 TL’yi soruşturma giderleri ile birlikte ödedikleri takdirde, haklarında kamu davası açılmaz. Diğer bir deyişle, haklarında takipsizlik kararı verilir.
  • OSB tüzel kişiliği hakkında uygulanan idari para cezasından dolayı OSB’nin yönetim kurulu üyelerine rücu edilip edilmeyeceğinin yapılacak olan ilk müteşebbis heyet veya genel kurul toplantısında görüşülmesi ve karara bağlanması gerekir. Bu husus, zaten Teftiş Raporunda veya İnceleme Raporunda talimat olarak belirtilir. Bu bağlamda, rücu hususunun yapılacak olan ilk müteşebbis heyet veya genel kurul toplantısının gündemine alınıp görüşülmesi ve karara bağlanması sağlanmalıdır. Müteşebbis heyet veya genel kurul bu konuda alacağı kararda tamamen serbesttir, ilgili düzenlemeler bu konuda bir sınırlama getirmemektedir. Dolayısıyla, müteşebbis heyet/genel kurul, defterler sebebiyle OSB tüzel kişiliğine uygulanan ve OSB tarafından ödenen idari para cezasından (örneğin; 30.756 TL ödenmişse) dolayı yönetim kurulu üyelerine rücu etme kararı alabileceği gibi, rücu edilmesine gerek olmadığına ve yönetim kurulu üyelerinin bu işlemden dolayı sorumluluğuna gidilmeyeceğine dair bir karar da alabilir. Eğer rücu etme kararı alınmış ise, OSB tarafından ödenen idari para cezası, OSB yönetim kurulu üyelerinden peşin olarak yahut taksitler halinde tahsil edilir. Rücu etmeme kararı alınması halinde ise, yönetim kurulu üyeleri hakkında herhangi bir işlem yapılmaz.

Kaynak: https://www.sanayigazetesi.com.tr/osb-defterlerine-iliskin-cezalarda-ne-yapilmalidir-makale,2132.html

Esnaflar da zayi belgesi talep edebilir

Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre tacir, Vergi Usul Kanunu’na göre mükellef sayılan gerçek ve tüzel kişilerin tutmakla ve saklamakla yükümlü oldukları defter ve belgeler bazen yangın, su baskını, hırsızlık gibi öngörülemeyen birtakım sebeplerle zayi olabilmektedir. Bu durum ise, tacirleri ve mükellefleri, defter ve belgelerini ibraz edememe ve bazı yasal müeyyidelerle yüzleşme sorunu ile karşı karşıya getirebilmektedir. Bu hususu göz önünde bulunduran yasa koyucu, Türk Ticaret Kanunu’nda, tacirlere, zayi belgesi alma imkanı tanımıştır. Zayi belgesi taleplerinin değerlendirilmesinde yargının en çok dikkat ettiği hususların başında, talepte bulunan kişinin tacir sıfatına sahip olması gelmektedir. Zira, TTK, tacir olmayan kişilere, örneğin esnaf ve sanatkarlara, zayi belgesi alma hakkı tanımamıştır. Ancak, Yargıtay, TTK’nın yürürlüğe girmesi sonrasında almış olduğu kararlarda, önceki görüşünü yumuşatmış ve esnafların da bazı koşullar altında zayi belgesi talebinde bulunabileceklerine ve bu taleplerine olumlu cevap verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015 yılı sonrasında almış olduğu muhtelif kararlarda; bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılmasının TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmediği, ticaret siciline yahut Ticaret Odası’na kayıtlı olmamanın da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı, ayrıca, vergi mükellefi olup olmamanın da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemeyeceği, kişinin tacir olup olmadığının belirlenmesinde 18.06.2007 tarihli ve 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda esnaf – tacir ayırımı kıstaslarının irdelenmesi gerektiği, bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının tacir olduğu kanaatine varıldığı takdirde yargılamaya devam edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi, esnaf olduğunun tespit edilmesi halinde ise davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddine dair hüküm tesis edilmesi gerektiğine karar vermiştir.

Anılan yargı kararları ve mevzuat hükümleri ışığında, mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda, zayi belgesi talebinde bulunan esnaf sıfatını haiz kişinin, zayi belgesi talebinde bulunduğu dönem itibariyle Vergi Usul Kanunu’nun 177’nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşanlar tacir olarak değerlendirileceğinden, bu kişilerin zayi belgesi talepleri kabul edilip sair koşullar da sağlanıyor ise kendilerine zayi belgesi verilebilecektir.

Bu itibarla, esnaflar tarafından yapılan zayi belgesi taleplerinde, bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının tacir olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi, tacir olduğu kanaatine varıldığı takdirde yargılamaya devam edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi, esnaf olduğunun tespit edilmesi halinde ise davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddine dair hüküm tesis edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, esnafların, bu yönden talep hakkını kazanmış olsalar dahi, zayi belgesi taleplerinin olumlu karşılanması için başkaca koşulların da dikkate alındığını, anılan koşullar mevcut değil ise, zayi belgesi taleplerinin reddedilebileceğini de hatırda tutmaları gerekir.

Kaynak: https://www.dunya.com/kose-yazisi/esnaflar-da-zayi-belgesi-talep-edebilir/612033

Yazıcıdan çıkarılan hisse senedi geçerli midir?

Dr. Soner ALTAŞ

Dünya Gazetesi, 15 Şubat 2021

Sağladığı vergi avantajları nedeniyle, anonim şirkette hisse (pay) senedi çıkarılması ayrı bir öneme sahiptir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) “hisse senedi” yerine “pay senedi” tabirini benimsemiş ve pay senedi çıkarma noktasında eski kanundan farklı esaslar ile kurallar getirmiştir. İlgili vergi kanunları ile getirilen istisnalardan faydalanmak için, pay senedinin yasal koşullara uygun bir şekilde çıkarılması gerekir. Bu hususta dikkate alınacak yasa ise Türk Ticaret Kanunu’dur. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (ETK) hisse senedi çıkarmak isteyen şirketler için, hisse senedinin bastırılmasına ilişkin herhangi bir yöntem yahut bir güvenlik önlemi öngörülmediğinden, hisse senetlerinin, herhangi bir matbaada bastırılması yahut bilgisayar çıktısı olarak alınması tercih edilmiştir. Hatta, bazı yazarlar bunu önermiş, meslek mensupları da kolay olduğu için bu yolu benimseyip mükelleflerine önermişlerdir. Hâla bazı şirketlerin, meslek mensuplarının yönlendirmeleriyle yazıcıdan hisse senedi ve ilmühaber bastırdıklarını duymaktayız. Oysa, TTK hisse senedinin çıkarılması noktasında eski Ticaret Kanunu’ndan ayrılmış olduğundan, yazıcıdan çıktı olarak alınan pay senedinin geçerliliği de eski düzenlemeden ayrılmaktadır.

ETK pay (hisse) senetlerinin güvenliği konusunda herhangi bir düzenleme içermemiştir. Bu nedenle, eski uygulamada yazıcıdan çıktı olarak alınan hisse senetleri dahi geçerli kabul edilmiş, hatta bu konuda şirketlere yol gösterilmiştir. Ancak, TTK’nın “pay senetlerinin şekli” kenar başlıklı 487’nci maddesinin ilk fıkrasında pay senetlerinde bulunması gereken bilgiler sayıldıktan hemen sonra “Kapalı şirketlerde baskı şeklinde imzanın delikli olması veya sahtekârlığı engelleyici diğer güvenlik önlemlerinin uygulanması gerekir.” hükmüne yer verilmiştir. Bahsi geçen hüküm emredicidir. Bu nedenle, anonim şirket tarafından çıkarılacak pay senetlerinde, sadece şekli unsurların (zorunlu asgarî içerik ve çift imza) bulunması yeterli görülmemiş, anonim şirket tarafından bastırılacak pay senetlerine bazı güvenlik önlemlerinin uygulanması zorunlu hale getirilmiştir.

Anılan hükümden kıymetli evrak olan hisse (pay) senedi bastırırken, kolayca taklit edilmesini engelleyici ve sahtekarlığı önleyici birtakım güvenlik önlemlerin alınmasının (teknolojik hologram, gizli yazı, filigran ve benzeri uygulamaların tatbik edilmesi) şart koşulduğu açıktır. Sahtekarlığı önleyici bu güvenlik önlemlerini ise şirket yazıcısından alınan basit bir A4 kağıdına yazdırılmış hisse senedinin sağlayamayacağı açıktır. Bu bağlamda, TTK’nın yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra, yazıcıdan çıkarılıp imzalanan hisse senetlerinin geçerli olmadığını düşünmekteyiz. Zira, anılan vergi istisnalarından faydalanabilmek için, devrin hisse senedi ile yapılması gerekir. Devre konu olabilmesi için de ortada yasaya ve usulüne uygun bir şekilde çıkarılmış hisse senedinin bulunması şarttır. Yazıcıdan alınan hisse senedinde sahtekârlığı önleyici herhangi bir güvenlik önlemi bulunmayacağından, yasaya uygun şekilde düzenlenmiş bir hisse senedinden de bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Bu konuda bilinçli olan şirketler ve meslek mensupları, gerekli güvenlik önlemleri taşıyan hisse senedi basımına önem vermektedir. Bu yönüyle, hisse senedi çıkarmak isteyen anonim şirketlerin, sonradan bir sorun yaşamamak adına, artık bu alanda ülkemizde gerekli güvenlik önlemlerini sağlayarak pay senedi basım hizmeti veren profesyonel kuruluşların da olduğunu dikkate alarak, hisse senedi basımını yazıcıdan bastırmak yerine bu kuruluşlara yaptırmalarının hem yasal şartlara uygun hisse senedi bastırılması hem de senedin çıkarıldığı tarihin belirlenmesi bakımından yararlarına olacağını düşünmekteyiz.

Kaynak: https://www.dunya.com/kose-yazisi/yazicidan-cikarilan-hisse-senedi-gecerli-midir/610965

Nama yazılı hisse senedi yerine ilmühaber çıkarma dönemi bitti (mi)?

Dr. Soner ALTAŞ

Dünya Gazetesi

Uygulamada anonim şirketler tarafından sıklıkla hisse (pay) senedi yerine ilmühaber bastırıldığını gözlemlemekteyiz. 232 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiş, Danıştay da ilmühaberin vergi hukuku açısından hisse senedi kapsamında bulunduğu hususunda yerleşik görüş oluşturmuştur. Anılan idari düzenleme ve yargı kararlarında mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun düzenlemeleri etkili olmuştur. Zira, pay senedi ile ilmühaber çıkarılması hususu Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Ancak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, pay senedi ve ilmühaber çıkarılması konularında mülga 6762 sayılı Kanu’ndan oldukça ayrılmıştır.

Şirketler hukuku yönünden “ilmühaber” kavramı, anonim şirket tarafından hisse senedi bastırılıncaya kadar geçerli olan ve hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan menkul kıymeti ifade eder. İlmühaber çıkarılması, TTK’nın 486’ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer almış, “Pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır” hükmü ile pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılmasına da olanak sağlanmıştır. Ancak, TTK’da ilmühaber çıkarılması eski kanunun aksine ayrı bir madde altında ele alınmadığı gibi bir “nama yazılı pay senetlerinin yerini tutmak üzere” veya “hamiline yazılı pay senetleri yerine tanzim olunan” şeklinde bir ayrıma da gidilmemiş, sadece nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla ilmühaberlere uygulanması öngörülmüştür. Ayrıca, bu hüküm, hamiline yazılı pay senedi çıkarılmasına ilişkin 486’ncı maddenin ikinci fıkrasında yer almış, nama yazılı pay senedi çıkarılmasına ilişkin üçüncü fıkrada ilmühaberden bahsedilmemiştir.

Bunun nedenini şu şekilde izah edebiliriz: TTK’nın 344’üncü maddesi gereği anonim şirketin nakden taahhüt edilen payların itibarî değerlerinin en az yüzde 25’i tescilden önce, gerisi de şirketin tescilini izleyen 24 ay içinde ödenmesi gerekir. Uygulamada bu azamî süre genelde sonuna kadar kullanılmaktadır. Hal böyle olunca, hamiline yazılı payların bedellerinin tamamının ödenmesi, kuruluşun ve sermaye artırımının tescilinden ancak 24 ay sonra gerçekleşmektedir. 486’ncı madde bu süreye üç ay daha ilave ettiğinden, hamiline yazılı payların senede bağlanması, kuruluşun ve sermaye artırımının tescilinden itibaren ancak 27 ay sonra mümkün olabilmektedir. Oysa nama yazılı payların senede bağlanmasında, pay bedelinin tamamının ödenmesi koşulu aranmadığından, nama yazılı pay senetlerinin şirketin kuruluşunun yahut sermaye artırımın tescilinin hemen akabinde çıkarılması mümkündür. İşte, hamiline yazılı payların sahiplerini senetsiz bırakıp mağdur etmek istemeyen yasa koyucu, bu 27 ay boyunca hamiline yazılı pay senedi sahiplerinin şirket ortağı olduklarını ispat etmeleri amacıyla ilmühaber çıkarılıp bunlara verilmesine izin vermiştir.

Bu çerçevede, ilmühaber çıkarılması hususuna özellikle TTK’nın 486’ncı maddesinin hamiline yazılı pay senetlerinin çıkarılmasına ilişkin ikinci fıkrasında yer verilmesi, aynı maddenin nama yazılı pay senedi çıkarılmasına ilişkin üçüncü fıkrasında ilmühaberden bahsedilmemesi nedeniyle, ilmühaberin sadece hamiline yazılı paylar için ve azami 27 aylık bir süre için çıkarılabileceği, nama yazılı paylar için ise ilmühaber çıkarılamayacağı görüşüne ulaşmaktayız. Bu durumda, 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra nama yazılı paylar için çıkarılan ilmühaberlerin sahiplerinin Gelir Vergisi Kanunu ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nda pay (hisse) senetleri için getirilen istisnalardan faydalanamayacağı kanısındayız. Ancak, ETK’da açıkça düzenlenmiş olduklarından, 1 Temmuz 2012 tarihinden önce çıkarılan nama yazılı ilmühaberlerin geçerli olduğunu kabul etmek gerekir.

Öğretide bu hususun üzerinde yeterince durulmamış olmakla birlikte, bazı yazarlar da nama yazılı paylar için ilmühaber çıkarılamayacağı görüşündedirler. Bu konuda anonim şirket ortaklarına ve yöneticilerine tavsiyemiz, nama yazılı pay senedi çıkarma imkanı varken ilmühaber bastırmaktan vazgeçmeleridir. Mali müşavirlerin de anonim şirket ortaklarını ve yöneticilerini ilmühaber çıkarmaya teşvik etmemeleri, eski sistemde geçerli olan bu uygulamanın artık geçerliliğini yitirdiğini öngörerek doğruya yani nama yazılı pay senedi çıkarmaya yönlendirmeleridir. Vergi idaresinin de, TTK’da yapılan değişiklikleri esas alarak, 6762 sayılı eski kanuna göre düzenlediği 232 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğ’in ilgili hükmünü güncellemesinin ve uygulamada yaşanan tereddütleri gidermesinin faydalı olacağını düşünmekteyiz.

Kaynak: https://www.dunya.com/kose-yazisi/nama-yazili-hisse-senedi-yerine-ilmuhaber-cikarma-donemi-bitti-mi/609934

Hisse senetlerinde yeni sistem yakında başlıyor

Dr. Soner ALTAŞ 

Dünya Gazetesi, 30 Ocak 2021

16 Aralık 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” 27/12/2020 tarihinde 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun olarak kabul edilmiştir. 31 Aralık 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7262 sayılı Kanun, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) hamiline yazılı hisse (pay) senetlerinin basımına ve devirlerine dair önemli değişiklikler yapmış, yıllardır uygulanan kurallar tadil edilmiş ve getirilen yeni yükümlere uymayanlara yüklü miktarlarda para cezaları verilmesi öngörülmüştür.

7262 sayılı Kanun ile TTK’ya “Hamiline yazılı pay sahipleri ile sahip oldukları paya ilişkin bilgiler, senetler pay sahiplerine dağıtılmadan önce Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirilir.” cümlesi eklenmiştir. Dolayısıyla, 1 Nisan 2021 tarihinden itibaren, hamiline yazılı pay sahipleri ile sahip oldukları paya ilişkin bilgiler, bu senetler pay sahiplerine dağıtılmadan önce Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirilecektir. Bu bildirimden sonra da hamiline yazılı pay senetleri ortaklara dağıtılacaktır. Hamiline yazılı pay sahipleri ile sahip oldukları paya ilişkin bilgileri, senetler pay sahiplerine dağıtılmadan önce Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirmeyenlere 20.000 TL idari para cezası uygulanacaktır.

Ayrıca, 1 Nisan 2021 tarihinden itibaren, hamiline yazılı pay senetlerinin devrinde, devrin geçerlilik kazanabilmesi için, hamiline yazılı pay senedini devralan kişi veya kişiler tarafından Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirimde bulunulması gerekecektir. Yani, 1 Nisan 2021 tarihinden itibaren, hamiline yazılı pay senedinin devri için, artık sadece senedin teslimi yeterli olmayacak, devrin ayrıca Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirilmesi de zorunlu olacaktır. 1 Nisan 2021 tarihinden itibaren hamiline yazılı pay senedini devralıp da Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirmeyen kişilere 5.000 TL idari para cezası uygulanacaktır. Ayrıca, hamiline yazılı pay senedini devralan bildirimde bulunmadığı takdirde, paya bağlı haklarını (genel kurula katılma, oy kullanma, kâr payı alma vs.) MKK’ya bildirim yapıncaya kadar kullanamayacaktır.

Diğer yandan, TTK’ya eklenen Geçici 14’üncü maddeye göre, halihazırda elinde hamiline yazılı pay senedi bulunan ve 1 Nisan 2021 tarihine kadar hamiline yazılı pay senedi bastıracak olan kişilerin, 31 Aralık 2021 tarihine kadar anonim şirkete başvurması, bu başvuru üzerine yönetim kurulunun en geç beş iş günü için de (en geç 7 Ocak 2022 tarihine kadar) hamiline yazılı pay senedi sahipleri ile paylara ilişkin bilgileri Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirmesi gerekecektir. Bu başvuru ve bildirim yapılmadığı takdirde, hamiline yazılı pay senedi sahibi ile anonim şirketin yönetim kurulu üyelerine 20.000 TL idari para cezası uygulanacaktır.

Görüldüğü üzere, hamiline yazılı pay senetlerine ilişkin bilindik kurallar tamamen değişmiştir. Hamiline yazılı pay senedi sahipleri, ya bu kurallara uyup cezadan kurtulacak ya da pay senetlerini nama yazılı pay senedine dönüştürmeyi düşünecektir. Zira, hamiline yazılı pay senedi, senet sahibinin kimliğinin bilinmemesi, kolayca devredilmesi gibi özeliklerini yitirmiş, hatta nama yazılı paylara göre daha ağır kurallara bağlanmıştır.

Kaynak: https://www.dunya.com/kose-yazisi/hisse-senetlerinde-yeni-sistem-yakinda-basliyor/609033

Hamiline yazılı pay senedi basımı ve devirlerine köklü değişiklik geliyor

Dr. Soner Altaş

Dünya Gazetesi, 22 Aralık 2020

Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, 16 Aralık 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu ve Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Teklifin hızlı bir şekilde Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmesi ve yürürlüğe konulması öngörülüyor. Bu teklifte Şirketler Hukuku’nun temel kurallarından birisini değiştiren köklü bir değişiklikte yer alıyor. Anonim şirket ortaklarını yakından ilgilendiren bu değişiklikte, hamiline yazılı pay senetlerinin bastırılmasında ve devrinde Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirim yükümlülüğü getiriliyor.

Hamiline yazılı payların bastırılmasındaki kural değişmiyor. Yani, hamiline yazılı paylar için, yönetim kurulu, pay bedelinin tamamının ödenmesi tarihinden itibaren üç ay içinde pay senetlerini bastırıp pay sahiplerine dağıtmakla yükümlü, bu kuralda bir değişiklik yok. Yönetim kurulunun hamiline yazılı pay senetlerinin bastırılmasına ilişkin kararı tescil ve ilan edilecek, bu kuralda da bir değişiklik yok. Ancak, bundan böyle, hamiline yazılı pay sahipleri ile sahip oldukları paya ilişkin bilgiler, senetler pay sahiplerine dağıtılmadan önce Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirilecek.

Teklifte hamiline yazılı payların devrinin de değiştirildiğini görmekteyiz. Yıllardır hamiline yazılı pay senetlerinin devri için, hamiline yazılı pay senedinin zilyetliğini geçirilmesi, yani senedin devralana teslim edilmesi yeterli görülmekteydi. Teklifle, kayden izlenmeyen hamiline yazılı pay senetlerinin devrinde, devrin şirket ve üçüncü kişiler nezdinde hüküm ifade etmesi için pay senedini devralan tarafından Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirimde bulunulması zorunluluğu getiriliyor. Böylece, hamiline yazılı pay senedinin devri için, sadece teslimi yeterli olmayacak, devrin ayrıca Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirilmesi de gerekecek. Bildirimde bulunulmaması halinde ise, hamiline yazılı pay senetlerini devralan kişiler, paya bağlı haklarını gerekli bildirim yapılıncaya kadar kullanamayacaklar. Hamiline yazılı pay senedine bağlı hakların şirkete ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde Merkezi Kayıt Kuruluşu’na yapılan bildirim tarihi esas alınacak.

Teklifte, anılan yükümlülüklere uyulmaması hali için idari para cezası da öngörülüyor. Buna göre, hamiline yazılı pay sahipleri ile sahip oldukları paya ilişkin bilgileri senetler pay sahiplerine dağıtılmadan önce Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirmeyenlere 20 bin TL, hamiline yazılı payı devralıp da Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirmeyenlere ise 5 bin TL idari para cezası uygulanacak. Bütün bu değişiklikler, 1 Nisan 2021 tarihinde yürürlüğe girecek.

Teklifte bir düzenlemede, halihazırda hamiline yazılı pay senedi sahiplerini ilgilendiriyor. Buna göre, elinde hamiline yazılı pay senedi bulunan kişilerin 31 Aralık 2021 tarihine kadar şirkete başvuruda bulunması, şirket yönetim kurulunun da hamiline yazılı pay senedi sahipleri ile paylara ilişkin bilgileri Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirmesi gerekiyor. Bu bildirim yapılmadığı takdirde, pay senedi sahibi ile yönetim kurulu üyelerine 20 bin TL idari para cezası uygulanacak.

Görüldüğü üzere, hamiline yazılı pay senedi sahibi olmak artık ağır bir yüküm getiriyor. Böylelikle, hamiline yazılı pay senedi sahibi olmak da kanımızca anlamını yitiriyor. Zira, hamiline yazılı pay senetlerinde, senedin sahibini belirlemek zordu ve bazı kişiler de sırf bu amaçla hamiline yazılı pay senedi sahibi olmak istiyordu. Artık, Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından hamiline yazılı pay senetleriyle ilgili tutulan kayıtlar, ilgili kanunlar uyarınca yetkili kılınmış mercilerle paylaşılacak. Bu şu anlama geliyor: üçüncü kişiler her ne kadar hamiline yazılı pay senedi sahiplerini bilemese de, artık devlet bilecek ve yapılan devirleri an be an takip edecek.

Hamiline yazılı pay senedi sahiplerinin bu köklü değişiklikten etkilenecekleri kesin. Önlerinde de iki yol var: Ya hamiline yazılı pay senetlerini ellerinde tutup yasal yükümlere harfiyen uyacaklar ya da zaten kayıtları takip edileceğinden hamiline yazılı pay senetlerini nama yazılı pay senetlerine dönüştürecekler.

Kaynak: https://www.dunya.com/kose-yazisi/hamiline-yazili-pay-senedi-basimi-ve-devirlerine-koklu-degisiklik-geliyor/604472

OSB’lerin olağan genel kurul toplantılarının gündeminde neler olmalıdır?

Soner Altaş

Sanayi Gazetesi, 2 Haziran 2020

Organize sanayi bölgelerinde genel kurul, olağan ve olağanüstü olmak üzere iki şekilde toplanmaktadır. Olağan genel kurul toplantısı, her yılın ilk altı ayı içinde yapılır. Olağanüstü genel kurul, ise OSB işlerinin, kanun, yönetmelik, kuruluş protokolü ve ana sözleşme hükümlerinin gerektirdiği durumlarda çağrı ile toplanır. Bu itibarla, genel kurula geçmiş olan OSB’lerce olağan genel kurul toplantılarının içerisinde bulunduğumuz Haziran ayının sonuna kadar yapılması gerekmektedir. Kural olarak, olağan genel kurullarda genel kurul çağrısı ve çağrıya ilişkin işlemler yönetim kurulu tarafından yapılır. Olağan genel kurul toplantısına çağrı; toplantı gününden en az 15 gün önce kayıtlı elektronik posta sistemi, kargo, iadeli taahhütlü mektupla veya imza karşılığı yapılır. Olağan genel kurul toplantısına çağrıda, toplantının yerinin, gününün, saatinin ve gündem maddelerinin bulunması zorunludur.

Genel kurul toplantısında gündemde olmayan hususlar görüşülmez. Bu nedenle, olağan genel kurul toplantısının gündemi ilgili mevzuata uygun ve titiz bir şekilde belirlenmelidir. Bu belirlemeyi de, kural olarak genel kurulu çağırmaya yetkili olan yönetim kurulu yapmalıdır.  Peki, olağan genel kurulun gündeminde hangi hususlara yer verilmeli ve toplantıda görüşülmesi sağlanmalıdır? OSB’nin olağan genel kurul toplantısının gündeminde sırasıyla aşağıdaki hususlar yer almalıdır:

a) Açılış ve divan başkanlığının seçimi ve toplantı tutanaklarını imzalama yetkisinin verilmesi,

b) Yönetim kurulu faaliyet raporu ve denetim kurulu raporunun okunması ve görüşülmesi,

c) Yeminli mali müşavir tarafından hazırlanan denetim raporlarının okunması,

ç) Bilançonun ve gelir-gider tablosunun okunması, görüşülmesi, kabul veya reddinin karara bağlanması,

d) Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibrası,

e) Süresi biten yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yerine yenilerinin seçilmesi,

f) Gelecek yılın bütçe ve çalışma programının görüşülmesi ve karara bağlanması,

g) Konunun gündeme açıkça yazılması kaydıyla gerekli görülen diğer hususların görüşülmesi.

Yukarıdaki (g) bendinde belirtilen diğer hususlar gündeme açıkça yazılmalıdır. Görüşülecek konu önceden tespit edilip gündeme yazılmadan, “gerekli görülen diğer hususlar” şeklinde bir gündem maddesi belirlenemez. Somut olması bakımından, buraya yazılacak gündem maddesine örnek olarak “Bakanlıkça yapılan denetim sonucunda veya herhangi bir sebeple Bakanlık tarafından OSB’nin genel kurulunda görüşülmesi istenen konular” verilebilir.

Dikkat edileceği üzere, yukarıda yer verilen gündem maddeleri olası hususlar da dikkate alınarak ilgili mevzuatta belirlenmiştir. Dolayısıyla, her OSB’nin olağan genel kurulun gündeminde bu hususların tamamına yer verilmesi şart değildir, mümkün de değildir. Örneğin; yönetim ve denetim kurulu üyelerinin göre süreleri sona ermemişse, “Süresi biten yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yerine yenilerinin seçilmesi” hususunu olağan genel kurul toplantısının gündemine almaya gerek yoktur. Diğer yandan, olağan genel kurul gündemine sadece yukarıda belirtilen maddeler alınır diye bir kısıtlama da yoktur. Zira, dört katılımcıdan az olmamak üzere toplam OSB’deki yapı kullanma izni almış katılımcı sayısının en az 1/4’ü tarafından genel kurul toplantı tarihinden en az 10 gün önce müştereken ve noter tebligatı ile bildirilecek seçimlerin yenilenmesi ile diğer hususlar da olağan genel kurulun gündemine alınır.

Genel kurulda gündeme bağlılık ilkesi söz konusu olduğundan, önceden belirlenip katılımcılara usulü dairesinde tebliğ edilmemiş hususlar toplantı gündemine alınıp görüşülemez. Ancak, bunun istisnaları vardır. Şöyle ki, yönetim kurulu tarafından belirlenip katılımcılara bildirilen gündem maddeleri arasında yer almasa dahi, dört katılımcıdan az olmamak üzere OSB’nin yapı kullanma izin belgesi alan katılımcı sayısının en az 1/4’ünün divan başkanlığının seçilmesini takiben, gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden önce yazılı teklifte bulunmaları halinde;

a) Hesap tetkik komisyonunun seçilmesi,

b) Bilanço incelemesinin ve ibrasının geriye bırakılması,

c) Genel kurulun yeni bir toplantıya çağrılması,

ç) Kanun, yönetmelik, kuruluş protokolü, ana sözleşme ve iyi niyet esasları ile genel kurul kararlarına aykırı olduğu ileri sürülen yönetim kurulu kararlarının iptali,

d) Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin azli ve yerlerine yenilerinin seçilmesi ile ilgili hususlar,

genel kurula katılanların oylamasına sunulur ve bunların salt çoğunluğunun kabulü halinde yukarıda belirtilen hususlar da olağan genel kurulun gündemine alınıp genel kurulda görüşülür ve karara bağlanır. Önemine binaen, OSB yönetim kurulunun, katılımcıları olağan genel kurul toplantısına davet ederken, olağan genel kurul toplantısının gündemini dikkatli bir şekilde belirlemesi ve bunu yazılı bir kurul kararına bağlaması yararlı olacaktır.

Kaynak: http://www.sanayigazetesi.com.tr/osblerin-olagan-genel-kurul-toplantilarinin-gundeminde-neler-olmalidir-makale,1829.html